Dead Space 3 incelemesi

Yavaşça ve sakin bir şekilde, emin adımlarla yürüyorsunuz. Her tarafın donmuş olduğu, kar fırtınası yüzünden önünüzü bile zor gördüğünüz bir yerdesiniz. Eliniz tetikte, yeterince merminiz var ama yine de karşınıza bir şey çıkmamasını ümit ediyorsunuz. Onlarla kapışmaktan korkmuyorsunuz ama ne zaman ve nereden çıkacaklarını bilemediğinizden dolayı hafif bir korku var içinizde. Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de soğuktan donmamak için ısınacak bir ateş veya girebileceğiniz bir bina görmeyi bekliyorsunuz. Sırtınızda duran ufak ekran, vücut ısınızın gittikçe düştüğünü gösteriyor. Dışarı çıktığınızda 37 derece olan o gösterge şimdi 20’nin altına çoktan indi bile. Nişan alarak yürümeyi bırakıp koşmaya başlamalı mı, yoksa sezgilerinize güvenip emin adımlarla yürümeye devam mı etmeli bir türlü karar veremiyorsunuz. Oyun da sizden bunu istiyor işte. Tam o kararsız kaldığınız anda etrafınız bir anda yaratıklarla doluyor. Koşmak için çok neden var ama siz durup onlarla çatışmaya başlıyorsunuz. Arkanızdaki göstergeler kırmızıyı gösterdiğinde ise koşmak tek seçeneğiniz oluyor.

En son ne zaman böyle bir atmosferi yaşamıştınız? Hatırlar mısınız bilmiyorum ama The Thing diye bir oyun vardı (1982 ve 2012 yapımı iki filmi de var), işte ben en son onu hatırlıyorum. The Thing, 2002 yılında çıkmıştı ve işte aynen bu yukarıda anlattığım gibi bir oynanışa sahipti (göstergeler hariç tabii). Daha önce hiç bu kadar gerildiğimi hatırlamıyorum başka bir oyunda. Peki Dead Space 3’ün bu kadar The Thing’i hatırlatması kötü birşey mi? Elbette ki değil, The Thing tam bir klasikti ve Dead Space 3 de ona bu kadar yaklaşabildiyse bu onun başarısıdır. Belki Dead Space 3 tek başına bir klasik olamaz, ancak genel olarak Dead Space serisini düşündüğümüzde kesinlikle klasikler arasında yer alacak bir seri olduğu gerçek.

Bu yazıyı arkadaşlarınla paylaş!
Next page
Yazar

GameXNow

GameX Dijital Eğlence ve Oyun Fuarı'nın resmi oyun haber sitesi!