I Am Alive incelemesi

Uzun yolcuğu boyunca Adam, hala çalışmakta olan bir kamera bulmayı başarmıştır ve bir yılı aşkın seyahati boyunca nasıl hayatta kalabildiğini bu kameraya anlattığı kısa bir videoyla oyuna giriş yapıyoruz. Az yukarıda da belirttiğim gibi Adam, ailesini bulma hedefiyle çıktığı yolda, başına kötü bir iş gelmesi halinde kamera kayıtlarının evine ulaştırılmasını, böylece eşi Julie ve kızı Mary’nin onlar için nelere katlandığını bilmelerini istemektedir. Oyun boyunca görüp görebileceğimiz neredeyse tüm geçiş sinematikleri de bu video kayıtlarından oluşmaktadır. Sadece oyunun son bölümüne girişte kısa da olsa kayıt görüntülerinden oluşmayan bir sahneyle karşılaşıyoruz. Bir yıldır yollarda olan Adam’ın ailesini bulmayı ümit ettiği evine ulaştığında ise hikâye bambaşka bir boyut kazanır. Nasıl olduysa bina bir yılı aşkın süredir devam eden artçı sarsıntılara rağmen ayakta kalmayı başarmıştır. Ancak Julie ve Mary’den eser yoktur. Bir süre evinin içerisinde dolaşıp nereye gitmiş olabilecekleri hakkında fikir yürüten Adam, yinelenen bir artçıyla evden çıkması gerektiğine karar verir. Bundan sonra yapabileceği tek şey, çevrede bulmayı ümit ettiği canlı birkaç kişiden ailesinin akıbetini öğrenmektir. Oyunun amacı da böylelikle şekillenmiş olur. Haventon’da ilerleyebildiğimiz kadar ilerleyecek ve zorlu koşullara rağmen hala dost canlısı kalabilmeyi başarmış bir avuç insana yardım ederek, onlardan ailemizin nerede olduğunu öğrenmeye çalışacağızdır. Fakat bu söylendiği kadar kolay bir uğraş olmayacaktır.

Bir hayatta kalma oyunu olan I Am Alive’da yiyecek, içecek ve silah bulmak en önemli probleminiz olarak karşınıza çıkıyor. Büyük olaydan bu yana orada burada kaderine terkedilmiş birkaç insan dışında kimsenin kalmadığı Haventon’a vardığımızda elimizde yalnızca birkaç parça besin maddesiyle boş bir silah bulunmaktadır. İnsanların açlıktan kırıldığı, böylesine kötü bir ortamda silaha ne gerek var diye düşünebilirsiniz. Ancak orası Türkiye değil ve o derecedeki bir felaketin ardından insanların neler yapabileceklerini bilmek de pek mümkün değil. Hayatta kalmayı, insanlığından da daha önemli gören kişilerle karşılaşmanız olasılığı var. Ayrıca sözünü ettiğim bu insanlar yalnızca gruplar halinde şehri yağmalamakla kalmıyor, kimileri daha da ileri giderek, yiyecek aramak yerine insanları öldürüp yemeyi tercih edebiliyorlar. İğrenç mi? Bir de kendinizin o durumda olduğunu düşünün. Lakin nerede olduğunu bilmediğimiz ailesini aramasına yardımcı olduğumuz Adam’ da zaman zaman pişmiş insan etiyle karşılaşabiliyor ve başka bir besin maddesi bulamadığınızda bu iğrençliğe düşmek zorunda kalabiliyorsunuz. Midesi kalkan takipçilerimiz için oyunu Normal zorluk seviyesinde oynamalarını tavsiye edelim. Böylelikle sözünü ettiğimiz duruma düşme ihtimaliniz sıfıra inmiş olacaktır. Tabi biraz da araştırmaya eğilimli olmanız şartıyla. Sözlerimden dolayı I Am Alive’ı normal zorluk seviyesinde oynadığımızda çok kolaylaştığını düşünebilirsiniz. Hemen bu yanlış anlaşılmayı giderelim. Oyunumuz kolayda da oynasak belirli bir zorluğu içerisinde barındırıyor. Çünkü hikâyeyi anlattığım paragrafta da belirttiğim gibi büyük depremin hemen ardından sokaklara yayılan bir zehirli gaz söz konusu. Bu duman, toz bulutu veya gaz, adına ne derseniz deyin, içerisinde bulunduğunuz süre zarfında sürekli olarak sizi yoruyor ve enerji seviyeniz sıfırlanmadan önce zeminden yüksek, daha rahat nefes alabileceğiniz bir noktaya ulaşamazsanız boğuluyorsunuz. Bu yüzden güvenliğinizi ön planda tutup, sokaklarda dolaşmayı göze alamazsanız, ihtiyacınız olabilecek birçok malzemeyi bulmak ve yardıma muhtaç birilerine rastlamak konusunda zayıf kalabilir ve yukarıda sözünü ettiğim, pek istemeyeceğiniz duruma düşebilirsiniz. Çok sonraları bir gaz maskesine sahip olabiliyorsunuz, ancak bu da zeminde geçirebileceğiniz süreyi bir nebze uzatmaktan öteye geçmiyor. Çünkü maske yüzünüzde olsa bile zehirlenmeye devam ediyorsunuz. Tek fark biraz daha yavaş gerçekleşmesi. I Am Alive’ı benzer türevde görebileceğimiz diğer oyunlardan ayıran en önemli nokta da burada ortaya çıkıyor. Yönettiğimiz karakterin darbe aldığında azalan sağlık barının yanında, yaptığı her işle birlikte azalan bir de yorgunluk barı bulunmakta. Dilediğiniz gibi koşmanız, maymun gibi her gördüğünüz yere tırmanmanız kolay olmuyor. Adam’ı aşırı derecede yorduğunuzda stamina’sının kapasitesinin de azalmaya başladığını belirtmekte fayda var. Bir de üzerine yere ineyim de, rahat rahat gezineyim diyemeyeceğiniz toz bulutu eklendiğinde, bir hayli stresli dakikalar sizi bekliyor olacak. Neyse ki tüm bu zorluklara göğüs germenizi kolaylaştıracak su şişeleri, meyve suları ve konservelerin de aralarında bulunduğu bir hayli geniş bir nesne listesi oyunda mevcut. Hangi durumda olursanız olun, kolaylıkla bu besin maddelerini kullanabiliyor olmanız da oynanışı kolaylaştıran özelliklerden biri. İster koşuyor olun, ister dövüşüyor olun, isterseniz bir gökdelenin dış cephesinde, tutunabildiğiniz çıkıntılar sayesinde tırmanıyor olun, çantanızı açıp ihtiyacınıza uygun nesneyi kullanabiliyorsunuz. Yine de bu eşyaları har vurup, harman savururcasına bol keseden kullanmamakta fayda var. Çünkü hiç tahmin etmediğiniz bir anda, daha az evvel tükettiğiniz meyve suyunu veya içme suyunu isteyen biriyle karşılaşabilirsiniz. Aman, bana ne diğer insanlardan diyenlerdenseniz sorun yok. Ancak yardıma muhtaç insanlara ne kadar yardım edebilirseniz, aileniz hakkında o kadar bilgi sahibi olabiliyorsunuz. Ayrıca beklemediğiniz bir anda, yardım ettiğiniz birinden oyundaki en güçlü silah olan pompalı tüfeği ödül olarak alabilecek olmanız da, yardımlaşmanın ne kadar önemli olduğuna vurgu yapan detaylar arasında. Oyun boyunca kurtarabileceğiniz, şehre gizlenmiş 20 insan var ve bunların tümünü bulmayı veya yardımcı olmayı başarmak bir hayli zor. Yeniden oynanabilirliği arttıran en önemli etken de bu olsa gerek…

Bu yazıyı arkadaşlarınla paylaş!
Previous page Next page
Yazar

GameXNow

GameX Dijital Eğlence ve Oyun Fuarı'nın resmi oyun haber sitesi!