The Walking Dead İncelemesi

Günümüzde macera oyunları görmek zorlaştı. Günümüzün yüksek bütçeli, inanılmaz grafiklere sahip oyunları sayesinde bu tür oyunlar hep ikinci planda kaldı. Amacım diğer oyunlara laf atmak değil, onlar kendi aralarında zaten inanılmaz şeyler ortaya çıkartıyorlar, ancak bu tip “klasik” oyunlar nadiren gün ışığına çıkıyor. İnsan ister istemez o eski, hakiki macera oyunlarını özlüyor. İşte The Walking Dead öyle bir geldi ki, ya biz tarihte geriye gittik ya da Telltale Games zoru başardı!

The Walking Dead neredeyse her yerde 2012’nin en iyi oyunu seçildi. 5. yani son bölümü az önce bitirmiş olan ben de buna sonuna kadar katılıyorum. The Walking Dead geçtiğimiz senenin en iyi oyunlarından birisi, belki de en iyisi! Oyun ilk ortaya çıktığında kimsenin böyle bir başarı beklentisi yoktu, hatta Telltale Games’in bile. İlk oyununu 7 yıl önce çıkarmış olan firmanın aradan bu kadar zaman geçip ikinci oyunuyla böyle bir başarı yakalaması gerçekten müthiş.

Gelelim bu muhteşem seriye. Bildiğiniz gibi The Walking Dead, ilk bölümü Nisan 2012’de çıkan 5 bölümlük bir oyun serisi. Bu seriye oyundan çok dizi demek daha uygun olur. 5 bölüm boyunca oyun oynamıyorsunuz çünkü, bir hayatta kalma mücadelesi izliyorsunuz. Başı ve sonu belli olan bir hikaye aslında The Walking Dead. Siz oyun içinde verdiğiniz kararlar ile bu sona nasıl ulaşacağınızı belirliyorsunuz. Oyunun sonunu etkilemiyorsa ne önemi var ki bu kararların diyebilirsiniz, ama asıl sizin verdiğiniz kararların oyunu oluşturduğunu görünce şaşıracaksınız. Belki sonu değişmiyor olabilir ama bu yolculukta değişebilecek o kadar çok seçenek var ki hepsini saymanın imkanı yok. The Walking Dead’i özel kılan şeylerden biri bu işte. Siz oyunu kendinize göre oynarken başka bir arkadaşınız tamamen farklı bir şekilde oynayabiliyor.

The Walking Dead’i farklı yapan şeylerden biri de içinde barındırdığı duygular. 5 bölüm boyunca size tüm duyguları yaşatıyor oyun. Heyecan, öfke, panik, korku, yalnızlık, telaş ve çaresizliği bir arada görüyorsunuz. Bunları yaşarken arada nadir de olsa güldürmeyi bile başarıyor oyun, ama ilerledikçe yaşanan şeyler yüzünden bir acıma duygusu kaplıyor içinizi. Sizi ağlatabilecek kadar güzel olan bir son bölümle de kapatıyor perdelerini The Walking Dead.

Hapse girmeye hazırlanan ama kendini bir anda kaosun içinde bulan bir adamın kaçışı sırasında, küçük bir kız ile karşılaşmasını konu alıyor The Walking Dead. Amacımız bu küçük kızı ailesine ulaştırabilmek ve tabii ki hayatta kalmak. Oyun boyunca karşımıza birçok karakter çıkıyor, bazıları ile yolumuza devam ederken zorlukların üstesinden birlikte gelmeye çalışıyoruz. Kararlarımızı ona göre veriyor, tabii ki sonuçlarına da katlanıyoruz. Adamımızın ismi Lee, küçük kız ise Clementine. Telltale Games’i tam burada tebrik etmek gerekiyor işte. Bu ikisini (hatta tüm karakterleri) o kadar güzel yaratmış ki, sanki gerçekten yaşıyorlar. Yukarıda bahsettiğim o duyguları çok güzel yansıtıyorlar. Özellikle Clementine’a hasta olacaksınız! Tam bir şirinlik abidesi! Bir zaman sonra onu o kadar seveceksiniz ki, sanki Lee olarak değil de kendinizmiş gibi koruyacaksınız onu.

Evet, bir macera oyunundan beklediğimiz kadar bulmaca öğesine sahip değil belki ama, zaten The Walking Dead’in amacı size bir şeyler hissettirebilmek. Oyunda eksik sayılabilecek tek şey bazı seçimlerin oyuna yanlış etki etmesi olabilir. Bazen seçtiğiniz seçimden bambaşka anlamlar çıkartabiliyor oyun ve beklemediğiniz bir şekilde ilerleyebiliyor her şey. Bu gibi olaylar nadir görüldüğünden, çok da önemli değil açıkçası.

Karşınızda tamamen duygularınıza hitap eden, 5 bölümden oluşan, 10 saatlik bir başyapıt var. Başlamak için sakın zaman kaybetmeyin!

Bu yazıyı arkadaşlarınla paylaş!
Yazar

GameXNow

GameX Dijital Eğlence ve Oyun Fuarı'nın resmi oyun haber sitesi!